Bilgilendirme

Son günlerde yazılı basında ve medyadaki haberlere konu olan Propofol ( Dormofol ) adlı ilaç kliniğimizde kullanılmamaktadır. ( 14 yıldır hiç kullanılmamıştır ) Endoskopik işlemlerimizde klasik Dormicum - Aldolan - Anexate kullanılmaktadır. ( 14.01.2020 )

Kronik Hepatit C

Hepatit C, hepatit C virüsü (HCV) ile oluşan karaciğer iltihabıdır. Hepatit A vakalarının hemen hepsi ve hepatit B vakalarının büyük bir kısmı akut bir infeksiyon oluşturduktan sonra tamamen iyileşir ve vücutta antikor olarak adlandırılan koruyucu maddeler oluşmasına yol açarak aynı virüsle tekrar hastalanmanın önüne geçilir. Hepatit C ise vücuda girdikten sonra yapısal özelliklerini sık olarak değiştirdiğinden dolayı vücudun bağışıklık sistemi tarafından tanınması ve ortadan kaldırılması daha güçtür. Hepatit C virüsüne karşı kanda oluşan antikorlar A ve B hepatitinde olduğunun aksine hastalığı tedavi edici veya koruyucu özellikte değildirler. Bu nedenle HCV ile enfekte kişilerin büyük bir çoğunluğunda (%85) kronik C hepatiti gelişir. Hepatit C nin karaciğerde oluşturduğu hasarlanma yavaş ilerlediğinden karaciğer sirozunun oluşması için geçen süre 20-30 yılı bulabilir. Bu nedenle HCV ile enfekte olmuş hastaların büyük bir kısmı virüsü kanda taşıdıkları halde uzun yıllar hiç bir belirti ortaya çıkmadan yaşamlarını sürdürüler. Hepatit C virüsünün kabaca 6 ayrı tipi (genotip) bulunmaktadır. Genotip 1(a ve b), 2 ve 3 en sık görülen tiplerdir. Hastalığın gidişi ve tedaviye alınacak yanıt virüs tipine göre farklılık gösterdiğinden teşhiste ve tedaviden önce genotip tayini yapılmalıdır. Genotip 2 ve genotip 3 virüs tipleri, genotip 1 virüs tipine göre tedaviye daha iyi cevap verir. Genotip 1 de mevcut tedavilere yanıt oranları %40 lar civarındayken diğer genotiplerde bu oran %90 a yükeslmektedir.
Bu gün dünyada 150 milyon insanın HCV ile enfekte olduğu bilinmektedir. Batı ülkelerinde toplumda HCV sıklığı %1.6 civarındadır. 2007 yılı itibariyle HCV tedavisi için harcanan paranın 4 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. HCV, bu virüsle enfekte kişilerin kanları ve bunlardan yapılan kan ürünleri ve enfekte iğne vb. tıbbi cihazlarla temas edilmesi ile bulaşır. 1980 li yıllardan önce kan ve kan ürünleri HCV varlığı bakımından araştırılmadığı için kan transfüzyonu yapılan hastalar HCV bulaşımı yönünden daha yüksek bir riske sahipken günümüzde kan merkezlerinde alınan kanlar rutin olarak HCV yönünden test edildiğinden bu olasılık hemen yok denecek kadar azalmış ve virüsün kan veya kan ürünlerinin transfüzyonu ile yayılımı büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte düzenli olarak kan veya kan ürünü verilmesi gereken bir hastalığı olanlar (Hemofili gibi.), hemodiyaliz hastaları, damar yolu ile uyuşturucu ilaç kullananlar (ortak iğne kullanımı), korunmasız ve değişik partnerle seks yapma alışkanlığı olanlar ve sağlık çalışanları bekleneceği gibi HCV virüsü bulaşımı yönünden normal topluma göre artmış bir riske sahiptirler. Hepatit C nin özellikle güney Asya toplumlarında daha sık görüldüğü bilinmektedir. Yukarıda bahsedilen değişik bulaş yollarına rağmen Hepatit C hastalarının yaklaşık %40 ında hastanın virüsü nasıl aldığını anlamak mümkün olmamaktadır. Bu gözlem virüsün toplu yaşam sırasında muhtemelen başka yollarla da bulaşabileceğini düşündürmektedir.

Hepatit C nin belirtileri nelerdir?

Hepatit C li hastaların büyük bir kısmında virüsün alınmasından sonra ve hastalığın erken dönemlerinde hastalığa ait bir belirti bulunmaz. Bazı hastalarda virüsün vücuda girmesinden 15 gün ila 6 ay arasında değişebilecek bir süre sonra soğuk algınlığına benzer ve 1-2 hafta kadar sürebilen bir tablo, eklem ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, ve bulantı görülebilir. Bu arada kronik hepatit C enfeksiyonunun karaciğer hasarı dışında vücutta deri, böbrekler, tükürük bezleri, göz sorunları ve bazı romatizmal sorunlara yol açabileceği de unutulmamalıdır. Esansiyel mikst krioglobulinemi [serumda RF (roma faktör) oluşumu, deri döküntüleri, vaskülit, periferel nöropati ve glomerulonefrit gibi değişik belirtiler oluşturabilen bir immun kompleks hastalığı], fokal lemfositik siyaladenit, otoimmun tiroidit, profiria cutanea tarda, lichen planus ve kornea ülseri (Mooren ülseri) kronik hepatit C virüs enfeksiyonu seyrinde görülebilecek karaciğer dışı komplikasyonlardır.
Rutin kan testlerinde ALT ve AST olarak adlandırılan karaciğer enzim seviyelerinde yükselme saptanır (bkz karaciğer fonksiyon testleri). Daha sonra yapılacak testlerle kanda HCV olup olmadığı anlaşılır. Bu amaçla yapılan testler kanda HCV ne karşı gelişen antikorların saptanması (Anti-HCV antikorlar) ve HCV RNA miktarının ölçülmesidir. HCV pozitif bulunan vakalarda mutlaka genotip tayini yapılmalıdır. Anti- HCV antikorlar virüsün vücuda girmesinden ancak 3-6 ay sonra pozitifleşeceğinden hastalığın erken döneminde bu testle sonuç alınamayabilir. HCV-RNA ölçümü ise virüsün kandaki miktarının anlaşılmasınıda sağlayan daha duyarlı bir test olup virüsün alınmasından sonra bazen 15 gün kadar kısa olabilen bir süre içinde pozitifleşebilir ve erken tanıda yardımcı olur. HCV-RNA miktarı tedaviden önce ve sonra ölçülerek tedaviye alınan yanıt değerlendirilir.

Kronik Hepatit C

Hepatit C nin ciddiye alınmasındaki en önemi sebeplerden biri virüsü alanların büyük bir çoğunluğunda (>%80) kronik C hepatitinin gelişmesi, hastaların büyük bir kısmında olayın başlangıcının sessiz olması ve bu nedenle de hastalığın erken dönemde teşhis edilememesidir. Virüsün erişkin yaşta alınması, kronik alkol kullanımı, aşırı kilo ve HIV pozitifliği kronikleşme riskini artırır. Hastalığın geç döneminde halsizlik ve çabuk yorulma en sık görülen belirti olup karaciğer sirozu geliştiğinde başka ilave bulgular ortaya çıkar (Bkz. Karaciğer sirozu). Karaciğer enzim seviyelerindeki (ALT, AST) yükselmenin derecesi ile karaciğerdeki iltihabın şiddeti arasında herzaman doğru bir ilişki olmayabilir, yani karaciğer enzim seviyeleri normal veya hafif yüksek olan bir hastada karaciğerdeki iltihap şiddetli olabilir ( Bunu akside mümkündür, karaciğer enzim seviyeleri yüksek düzeylerde olan bazı hastalarda karaciğerdeki iltihap hafif derecede olabilir). Bu nedenle HCV ile infekte hastalarda karaciğerdeki hasarlanmanın şiddetinin anlaşılması için genellikle karaciğer iğne biyopsisi yapılmasına ihtiyaç duyulur. Karaciğer iğne biyopsisinde lokal anestezi altında karaciğerden ince bir iğne ile doku örneği alınır. Alınan doku örneğinin histopatolojik incelenmesi ile karaciğerdeki iltihabın derecesi ve siroz gelişip gelişmediği anlaşılır. Kronik C hepatitli hastaların % 20 kadarında zamanla (Ortalama 25-30 yıl içinde) karaciğer sirozu gelişmekte ve bunlarında küçük bir kısmında karaciğer kanseri oluşmaktadır (Yıllık %3-5). Alkol kullanımı ve karaciğer sirozu oluşması kronik hepatit C de karaciğer kanseri gelişime riskini artırır.
HCV enfeksiyonunda siroza gidiş hepatit B virüsüne göre daha yavaş olmakta, bu süre 10 ila 30 yıl arasında değişebilmektedir.